AİDS Teşhisi

Aids teşhisi yapılabilmesi yani HIV virüsünün anlaşılması için şüpheli temastan sonra en az üç ay gibi bir zamanın geçmesi gereklidir. Bu yüzden kuşkulu bir cinsel ilişkiden veya riskli temastan hemen sonra test yapılması zaman ve para kaybınıza sebep olur. Üç aydan daha kısa sürede yaklaşık olarak şüpheli temasın on beşinci gününden sonra virüsün varlığını tespit edebilen HIV RNA (PCR) testi HIV enfeksiyonu tanısı koyan en hızlı testtir. Son derece güvenilir bir test HIV RNA testi yüksek fiyatı nedeniyle hastaların tercih sebebi olmamaktadır.

Korunmasız cinsel ilişki, güvenli olmayan kan transferi ve hamilelik öncesi HIV testlerinin yapılması önerilmektedir. Yapılacak tarama testi HIV pozitif sonuç verirse kişide HIV virüsünün varlığından bahsedilir. Fakat bazen bu testin yalancı pozitif çıkması gibi bir durum da söz konusu olabilir. Kesin olarak HIV taşıdığını öğrenmek için doğrulama testinin Westernblood yöntemi ile yapılması gerekir.

Aids Teşhisi İçin Testler

1.HIV Combo Testi

Şüpheli ilişkiden sonra en erken sonuç almak için kullanılan testlerden bir tanesi de HIV combo veya diğer adıyla p24 antijen testidir. Cinsel ilişki sonrası eğer HIV virusu ile enfekte olunmuş ise hasta kanında HIV p24 antijeni 15 gün ile 45 gün içinde saptanabilmektedir. Bu zaman diliminde kanda virüse karşı antikor oluşmayacağından HIV Combo P24 antijen testi ile varlığı tespit edilebilir. HIV virüsu ile temas edip bulaş gerçekleşmesiyle virüs çoğalma dönemi geçirerek yaklaşık 14 gün sonra kanda HIV p24 antijeni saptanabilmektedir.

2.Anti HIV Testi

HIV ile temas ederek bulaşın gerçekleşmesi durumunda antikor oluşumu 21. günden sonra başlamaktadır. Kullanılan test yöntemi ve kitin kalitesiyle ölçülebilir sonuç vermeleri 1 ay ile 3 ay arasında değişiklik gösterebilir.

Kullanılan testin yöntemine göre doktorunuz sizleri bu konuda bilgilendirilmelidir. Dünya sağlık örgütü raporlarına göre üç aydan sonra yapılan Anti HIV testi kesin sonuç olarak kabul edilmektedir. Anti HIV 1-2 antikor testi olarak isimlendirilebilen bu testin pozitif çıkması durumunda Westernblood yöntemiyle doğrulanmalıdır.

3.HIV RNA(PCR) Testi (aids teşhisi için en garanti test)

HIV virüsü ile temas sonrası virüsün varlığını en kısa sürede ve güvenilirlikle yakalayabilen testtir. Bunun sebebi virüsün genetik materyalinin çoğaltılarak tespit edilecek duruma gelmesinin sağlanmasıdır. Hastalığa yakalanan bir kişinin kanında virüs bulunmasına rağmen erken dönemde virüse karşı antikor oluşmamaktadır. HIV RNA testi bulaşın 10. gününden sonra virüsün varlığını tespit edebilir. Sonucun kesinliği içinse dört hafta bekledikten sonra yaptırmak gerekmektedir. PCR yöntem ile çalışıldığından maliyeti yüksek olup örnek verildikten sonra sonuçlanma süresi diğer iki teste göre daha uzun olacaktır. Aids teşhisi ve hastalığın takibi için önemli testlerdendir.

AIDS Tedavisi

Aids’in günümüzde maalesef kesin bir tedavisi hala bulunamamıştır. Ama özellikle son yıllarda yapılan çalışmalarla geliştirilen farklı ilaçlar sayesinde HIV virüsü kontrol edilir hale getirilerek bu virüsü taşıyan kişiler uzun yıllar sağlıklı olarak yaşamlarına devam edebilmektedirler. Önemli olan tedavi sürecinde düzenli olarak kontrollerini yaptırmak ve ilaçlarını aksatmadan kullanmaktır. Çünkü HIV virüsüne gerekli tedavi uygulanmazsa bağışıklık sistemi bir süre sonra tamamen çökebilir. Aids tedavisi önceki yıllara göre daha etkili bir şekilde yapılabilmektedir. Kesin tedavisi tam olarak henüz bulunamamış olsa bile, artık ölümün beklendiği çaresiz şifa bulunamayan bir hastalık değildir.

HIV virüsünün tedavisine etkili bir şekilde devam eden birçok ilaç geliştirilmiştir. Böylece değişik ilaçlar birbirlerinin yerine alternatif olarak kullanılabilmektedir. Ayrıca ilaçların olumsuz etkileri daha da azaltılmış bir şekilde üretim yapılabilmektedir.

Ayrıca artık kan testleri çok daha detaylı bir şekilde yapılabildiğinden hekimlerin bu hastalıktaki deneyimlerinin de yükselmiş olması hastalığa pozitif olarak farklılıklar getirebilmektedir. Böylece Aids tedavisi daha kontrollü ve düzenli bir şekilde yapılabilmektedir. Hastanın da bundan olumlu etkilenip moral motivasyonu ve hastalıkla baş etme çabası daha da artmaktadır.

Şu an için hekiminiz tarafından kullanılması uygun görülen ilaçlar bu hastalık için elinizdeki tek çözüm olduğundan ilaçların miktarları ve zamanları dikkat edilmesi gereken en önemli aids tedavisi biçiminiz olup düzenli kullanmanız hastalığın takibi açısından çok önemlidir. İlaçlar düzenli olarak kullanılsa dahi virüs kendini kopyalamaya devam edebilir. Kendi kopyalarını oluştururken kullandığınız ilaçlar sebebiyle kopyalama işlemini doğru olarak gerçekleştiremez. Böylece oluşan yeni kopya bir öncekinden daha farklı şekilde kopyalanır ve mutasyona uğrar. Bu virüste oluşan mutasyonun bir kısmı HIV ilaçlarının hedef almış olduğu bölümlerde meydana gelir. Böylece eski tip virüsler kullanılan ilaçtan etkileniyor iken mutasyona uğrayanlar ilaçtan etkilenmez ve bu şekilde kopyalanmaya devam ederler. Bu istenmeyen bir durumdur. Kullanılan ilaca gösterilen direnç kandaki virüs miktarını artırır. Alınan ilacın değiştirilmesi gereklidir.

Virüsün ilaca karşı direncini değiştirmek ve durdurmak için, ilaç kombinasyonlarının güçlü olması gerekir. İyi bir takip süreci ile ilacı zamanın da reçetelendirerek, miktarlarına ve kullanma zamanına dikkat etmek gerekir. Dünyada mevcut bulunan kabul görmüş ilaçlar bu ilaçlara karşı dirençli virüslerin oluşmasını da sağlamaktadır. Dirençli bir virüsten hastalık alan kişilerde tedavi seçeneği de zorlaşmaktadır. Virüs ilaca direnç gösteriyorsa tedavi başarısız olur ve hemen ilaç değişimi gerekir. Aids tedavisi kaliteli bir yaşamın sürdürülebilir olması adına ihmal edilmemesi gereken önemli bir konudur. Ve tedaviye cevap almak için hastanın moral motivasyonunu yüksek tutması önem arz etmektedir.

 

AIDS Bulaşma Yolları

Aids Bulaşma Yolları, insanlar arasında yayılması özellikle cinsel ilişki yoluyla, anneden bebeğe anne karnında veya doğum esnasında ve kan teması ile bulaşabilmektedir. Kişide AIDS olduğuna dair belirli bir işaret bulunmayabilir. Bu nedenle kişinin kendisine AIDS hakkında tanı koyması kesinlikle mümkün değildir. Belirtileri birçok hastalıkla benzerlikler içerebildiğinden şüpheli durum sonrası tek çözüm ilgili tahlilleri yaptırmaktır. AIDS tanısı kan örneği alınarak laboratuvarda yapılan bazı testler neticesinde konulabilmektedir.

 

Aids bulaşma yollarından en önemlisi cinsel yolla bulaşmadır. Özellikle çok eşli cinsel yaşamı tercih eden bireyler ilişkiye gireceği kişinin virüsle temas etmiş olabileceğini düşünerek hareket etmeli ve muhakkak kondom kullanarak tedbir almalıdır. Eş cinsel ilişki ile de virüs bulaşabilir. Erkekler arasındaki eş cinsel ilişki kadınlar arasındaki ilişkiye göre daha fazla AIDS hastalığını bulaştırma ihtimali taşır. Cinsel temas sırasında kadın veya erkeklerin organlarında bulunan herhangi açıklıktan sağlıklı bireye virüs geçmesi kolaylıkla gerçekleşebilir. Özelikle Hiv pozitif bir kişinin farklı kişilerle cinsel ilişkide bulunması bu virüsün yayılmasındaki en önemli etkendir.

Kan Yolu da  AIDS bulaşma yollarındandır. HIV pozitif bireylerden elde edilen kan, kan ürünleri, organlar, sperm ve dokuların diğer bireylere nakli yapılarak AIDS virüsünün bulaşmasına izin verilmiş olur. Özellikle de kan transferine ihtiyacı olan bireylerin HIV gibi virüslerle temasa son derece açık olduğu aşikardır. Kan ve kan ürünlerine ihtiyacı olan bireylerin kontrolleri sağlanmamış kanın reddini istemeleri kişinin en doğal hakkıdır. Kızılay’dan temin edilmeyen her kan hastane içinde testlerle kontrolleri sağlansa dahi risk içermektedir. Diş tedavilerinde bulaşma ihtimali de yüksektir. Ağız içine yapılan kanamalı operasyonlarda cerrahi aletlerin sterilize edilmesi büyük önem taşır. 

Anneden bebeğe bulaşım da aids bulaşma yollarındandır. HIV pozitif taşıyan bir anne bebeğine bu virüsü anne karnında, doğum esnasında veya anne sütünden emzirme yoluyla bulaştırabilir. Anneden bebeğe bulaşımın önüne geçebilmek ve erken tanı konulabilmesi için anne adayının HIV testi yaptırması gereklidir. Gebelik tarama testleri sırasında HIV pozitif olarak sonuçlanmışsa eğer daha ileri bir yöntem olan HIV RNA testi ile test kontrol edilmelidir.

AIDS Belirtileri

Erken dönem Aids belirtileri olarak, enfeksiyondan sonraki iki ile altı hafta arasında bazı enfekte kişilerde soğuk algınlığı, grip veya benzeri bir durum yaşanabilir. Aids belirtileri Akut Retroviral Sendrom (ARS) olarak isimlendirilir. Böyle bir durumun ortaya çıkmasıyla birlikte bağışıklık sistemi reaksiyon gösterebilir

 

HIV Belirtileri

  • Ateş (96)
  • Lenf bezlerinde büyüme (74)
  • Faranjit (%70)
  • Deri döküntüleri (%70)
  • Kas veya eklem ağrıları (%54)
  • İshal (%32)
  • Baş ağrısı (%32)
  • Bulantı ve kusma (%27)
  • Karaciğer ve dalak büyümesi (%14)
  • Pamukçuk (%12)

Ancak bu belirtilerden herhangi birinin görülmesi HIV ile enfekte olduğunuzu göstermez. Bu belirtiler sadece HIV enfeksiyonuna özgü değildir. Bu belirtilerin her biri bir başka enfeksiyondan kaynaklı da olabilir. Özetle, HIV ile enfekte olan herkeste ARS görülmeyebilir. Birçok kişide Aids belirtileri bulaşma sonrası ilerleyen dönemlerde de ortaya çıkabilir. Kişide belirtiler gözlemlenerek HIV ile enfekte olup olmadığına karar verilemez. Özellikle sağlık geçmişi bilinmeyen partnerlerle yaşanılan ilişkiden sonra emin olmanın tek yolu hiv testi yaptırmaktır.

Erken dönem sonrası hastalık geç döneme doğru ilerler. Geç dönem, belirti olmaksızın virüsün vücutta varlığını sürdürdüğü ve geliştirdiği dönemdir. Geç dönem süresince enfekte kişide HIV ile alakalı herhangi bir belirti olmaz. Bu dönem genellikle “asemptomatik HIV enfeksiyonu” ya da “kronik HIV enfeksiyonu” olarak isimlendirilir.

Geç dönemde, virüs aktif iken kopya sayısını çok düşük seviyelerde tutarak kendini yenilemeye devam eder. Antiretroviral tedavi (ART) gören kişiler yaşamlarını on yılları aşkın sürede geç dönem olarak yaşarlar; çünkü tedavi, virüsü kontrol altında tutar. Tedavi görmeyen kişilerde geç dönem ortalama on sene sürer. Ama bazı kişilerde bu periyot hızla geçilebilir, dolayısıyla bu süre kısalabilir.

ART virüs sayısını azaltarak büyük oranla bulaştırma riskini düşürse de asemptomatik periyot da halen virüs bir başkasına bulaşabilir. Virüs, bu dönemde de tespit edilebilirliğini halen korumaktadır. Yinelemek gerekirse, HIV ile enfekte olunduğundan emin olmanın tek yolu hiv testi olmaktır.

 

AIDS Belirtileri

  • Hızlı kilo kaybı
  • Tekrarlayan yüksek ateş
  • Zatürre gibi akciğer rahatsızlıkları HIV enfeksiyonun seyri sırasında en sık karşılaşılan akciğer hastalığıdır. Ateş, gece terlemesi kilo kaybı, artan öksürük ve nefes darlığı yakınmalarının olduğu bir tablodur.
  • Sebepsiz aşırı yorgunluk
  • Koltukaltı, kasık ve boyundaki lenf bezlerinde sürekli şişlikler 
  • İki haftadan kısa süreli şişlikler çoğunlukla enfeksiyon kaynaklıdır. İki haftadan uzun sürenler ise Epstein-Barr virüsü gibi persistanviral enfeksiyonlar, HIV ve otoimmün hastalıklara işaret olabilir.
  • Bir haftadan fazla süren ishaller
  • Ağız, burun, göz kapakları veya ciltte kırmızı, pembe, kahverengi veya mor renkte lekeler
  • Depresyon, hafıza kaybı veya diğer nörolojik rahatsızlıklar görülebilir. HIV enfeksiyonunda nörolojik komplikasyonlar oldukça sık görülür ve farklı tablolar ortaya çıkabilir. Beyin, beyin zarı, omurilik, periferik sinirler ve kaslar olmak üzere tüm nöral yapılar etkilenebilmektedir. HIV enfeksiyonundan nörolojik komplikasyonların ortaya çıkmasında bazı faktörler rol oynamaktadır. Bu faktörler arasında virüs yükü, virüs türü, immün yetmezlik derecesi, CD4+ lenfosit sayısı ve antiretroviral tedavi yer almaktadır. HIV hastalarının yaklaşık yarısında nörolojik bir klinik tablo ortaya çıkmaktadır.

Bu ciddi belirtilerinin birçoğu immün sistemde oluşan hasarlardan ötürü ortaya çıkan fırsatçı enfeksiyonlardan ileri gelir. Aids belirtileri, bir başka hastalıktan da kaynaklanıyor olabilir. Bu enfeksiyondan emin olmanın tek yolu hiv testi yaptırmaktır.

HIV enfeksiyonu, immün sistemi günden güne çökerten ve vücudun diğer enfeksiyonlarla mücadelesini zorlaştıran bir durum yaratır. Tüm bunlar gerçekleşirken insan zaman içerisinde Edinilmiş İmmün Yetmezlik Sendromuna (AIDS) girer. AIDS’in şuan için kesin bir tedavisi yoktur. Ancak uygulanan tıbbi yöntemlerle enfeksiyonun seyri yönetilebilir. Ayrıca yaşam kalitesi ve süresi artırılabilir.